geç kaldım gözlerine…
suskun kaldım bakışlarındaki deli sevdaya
şimdilerde sensizim;
kendi sessizliğimde bir acı çığlık kadar..
geç kaldığım gözlerindeyim
yüreğimde sonsuz acılarla
bilemedim yaşananların değerini
üzgünüm..
belkide altında ezilmekten korktum sevdanın yükünün
yada uzun zaman acısını unutamamaktan
yinede pişmanım geç kaldığım için gözlerine..
zaman yanıbaşımdan akıp giderken
dur diyemedim yüzündeki gülücüklere
ve yüreğimin kıyısındaki nehirler
terkedip giderken beni
sensizliğe dur diyemedim
üzgünüm…
ardından koştuğum halde yetişemedim
yüreğindeki seslere
üzgünüm geç kaldım gözlerine…
bir sonbahar sabahı filizlenen aşkımız,
yıllar sonra yine bir sonbaharda
solgun yapraklarla birlikte hazana karışırken
başladığımız yerde dur diyemedim
üzgünüm…
her son yeni bir başlangıçken
çıkıp karşına gel yeniden başlayalım diyemedim
bitenin başladığı yerde,
eylülde terkettiğimiz düşlerimizi
yeni baharlara taşıyalım diyemedim
oysa söylemek istediğim o kadar çok şey vardı ki
üzgünüm;
susskun kalmayı tercih ettiğim için….
seni kaybolan yıllarla birlikte özledim
ve takvim yapraklarının son satırlarında bekledim
ama beklediğim gün geldiğinde
seni eskisi gibi sevemedim
üzgünüm…
belki seni hayal kırıklığına uğrattım
yada ben kendi hayallerimi kırıp attım
elimde kalan tek şeydi gözlerin
ama onlarada geç kaldım…
suskun bakşlarındaki çocuk el sallarken uzaklardan
farkedemedim
koşup ardından yetişmek vardı
ve kollarından sımsıkı tutup:gitme…seviyorum…
diyebilmek,
haykırmak sevgi sözcüklerini fethedercesine gönülleri
binlerce kez seni seviyorum demek
ama yapamadım…
kaybetmek farketmekten daha kolaydı belkide…
son sözlerimi kulaklarına fısıldayamadan
yok olup gittin avuçlarımdan
sen çekip giderken bense ardından baktım
ben hiç gidemedim ki zaten buralardan
oysa ne kadar çok istemiştim yürüdüğün yollarda yürümeyi
koşsam ardından yetişirdim belki
ama yapamadım…
gözlerin gitti, ben baktım
üzgünüm sevgilim
seni severken sana geç kaldım…
suskun kaldım bakışlarındaki deli sevdaya
şimdilerde sensizim;
kendi sessizliğimde bir acı çığlık kadar..
geç kaldığım gözlerindeyim
yüreğimde sonsuz acılarla
bilemedim yaşananların değerini
üzgünüm..
belkide altında ezilmekten korktum sevdanın yükünün
yada uzun zaman acısını unutamamaktan
yinede pişmanım geç kaldığım için gözlerine..
zaman yanıbaşımdan akıp giderken
dur diyemedim yüzündeki gülücüklere
ve yüreğimin kıyısındaki nehirler
terkedip giderken beni
sensizliğe dur diyemedim
üzgünüm…
ardından koştuğum halde yetişemedim
yüreğindeki seslere
üzgünüm geç kaldım gözlerine…
bir sonbahar sabahı filizlenen aşkımız,
yıllar sonra yine bir sonbaharda
solgun yapraklarla birlikte hazana karışırken
başladığımız yerde dur diyemedim
üzgünüm…
her son yeni bir başlangıçken
çıkıp karşına gel yeniden başlayalım diyemedim
bitenin başladığı yerde,
eylülde terkettiğimiz düşlerimizi
yeni baharlara taşıyalım diyemedim
oysa söylemek istediğim o kadar çok şey vardı ki
üzgünüm;
susskun kalmayı tercih ettiğim için….
seni kaybolan yıllarla birlikte özledim
ve takvim yapraklarının son satırlarında bekledim
ama beklediğim gün geldiğinde
seni eskisi gibi sevemedim
üzgünüm…
belki seni hayal kırıklığına uğrattım
yada ben kendi hayallerimi kırıp attım
elimde kalan tek şeydi gözlerin
ama onlarada geç kaldım…
suskun bakşlarındaki çocuk el sallarken uzaklardan
farkedemedim
koşup ardından yetişmek vardı
ve kollarından sımsıkı tutup:gitme…seviyorum…
diyebilmek,
haykırmak sevgi sözcüklerini fethedercesine gönülleri
binlerce kez seni seviyorum demek
ama yapamadım…
kaybetmek farketmekten daha kolaydı belkide…
son sözlerimi kulaklarına fısıldayamadan
yok olup gittin avuçlarımdan
sen çekip giderken bense ardından baktım
ben hiç gidemedim ki zaten buralardan
oysa ne kadar çok istemiştim yürüdüğün yollarda yürümeyi
koşsam ardından yetişirdim belki
ama yapamadım…
gözlerin gitti, ben baktım
üzgünüm sevgilim
seni severken sana geç kaldım…